26 July, 2016

Hindistan Cevizli ve misket limonlu kek

Ne zamandır denemek istediğim bir tarifi fırından taze çıkarmanın mutluluğu içindeyim :)

Bugünlerdeki haleti ruhiyem öyle gıcık ki,kendime tahammülü zor buluyorum.Böyle olunca,çevreme de bu duygularla yansıyorum,onları da kendim kadar gıcık buluyorum açıkcası.Velhasıl,bu durumlarda en iyi gelecek şey okumak ve kek yapmak.Kekim fırından gayet iyi çıktığına göre belki o kadar fena bir durumda değilim:) Genelde ruhumun keklere yansıdığını düşünürüm,ben çökük olunca kek de çöküyor çünkü,bir kaç tecrübemden bunu anladım;)


Bu kadar az malzeme ile yapılabilecek en güzel keklerden biri.Hem de unsuz...Hem de Hindistan cevizinden sebep sanki biraz egzotik.Mis gibi mavi sulara dalıp,tropikal iklimin keyfini süremeyeceğime göre,kendimi ancak bu şekil mutlu edebilirim değil mi?


Tarif;Tanya Burr...Pek meşhur vloggerlardanmış,3.5 izleyeni varmış,30 Haziran'da kitabı çıkmış.Ben bu tarifi,Sunday Times Yemek dergisi-The Dish'e verdiği mini röpörtajdan edinmişim...Gencecik,şeker bir hatun kişisi ki becerikliliği sadece kek yapmaktan da ibaret değil..


Geçelim tarifine...

malzemeler:
-150g tuzsuz tereyağı
-150g şeker
-150 g toz badem(ground almond)
-4 yumurta
-100 g Hindistan cevizi
-1 misket limonun suyu ve kabuğunun rendesi


yapılışı:
-Fırını 180 derecede (fansız ise 200) önceden ısıtmaya başlayın.
-21 cm'lik bir kek kalıbını yağlayıp,fırın kağıdı yayın.
-şeker ve yağı iyice çırpın.Yumurtayı,bademi,Hindistan cevizini ve misket limonun kabuğu ve suyunu katın.
-kalıba döküp,35-40 dk pişirin.Piştikten sonra soğumaya bırakın...


İsterseniz bu şekilde de sunabilirsiniz...Süsleyeyim,iyice tatlandırayım derseniz de;

-200 g pudra şekeri
-1 misket limonun suyu ve kabuğunun rendesi
-üzeri için Hindistan cevizi rendesi


Pudra şekeri ve limon kabuğu ve suyunu karıştırın.Bu ölçü yetmiyor,çok katı oluyor o yüzden istediğiniz akıcı kıvama gelene dek su ekleyin diyor Tanya.Ben yavaş yavaş sanırım 4 tatlı kaşığı kadar ekledim ve biraz soğumuş kekimin üstüne döktüm.(siz daha sabırlı olun lütfen)


İşte böyle,mini kekimiz servise hazır.Değişik kekleri denemeyi seviyorsanız beğeniceğinize eminim.


Yerken ağızda dağılan kokusu ile bana biraz revaniyi çağrıştırdı sanki.Çok hafif,pek tatlı.


Hepimize güzel bir hafta ortası,huzur,mutluluk diliyorum...

23 July, 2016

Istanbul Gezmesi;Büyük Valide Han❤️

Selam dostlar.Ne zamandır burayı paylaşmak istemiştim,kaçmış şevkim ancak geliyor gibi;hem telefonumun foto hafızası da dolu;silip kimini,genişletmeliyim hafızasını..


Eğer sıkı bir IG kullanıcısı isesiniz,BVH'nın ne kadar revaçta olduğunu fark etmişsinizdir.Hanın tepesinde,o özel noktada atlayıp,poz vermek en meşhur pozlardan biri.


Istanbul'a her gittiğimde,gitmediğim bir yeri görmeyi kendime bir görev biliyorum.Teyzem ve kuzenim de Trabzon'dan gelince,en azından doğduğum şehirde,bir gün turist olabilme hakkımı sonuna kadar kullanmak istiyorum.Istanbul,onca negatifliğine rağmen,bizim için hep büyük bir aşk oldu,babamın yazlığa yerleşememesi de Istanbul tutkusundandır.


Sora sora,vardık BVH'a.Sorduğumuz genç esnaftan biri,ama terası 4:30 civarı açılır dedi.Neredeyse pes edecektik,çok sıcaktı,çok yol gelmiştik,hadi çıkalım şansımızı deneyelim dedik ve girdik Han'a.Yanımızda bizim kadar şaşkın 3 kişi daha.




Han'a girdiğimizde,hemen solda,taburelerde oturan iki genç adama,terasa girişin nerde olduğunu sorduk,yönlendirdiler bizi,gittik kek gibi kaldık.Kuzenimle flörtleşen genç satıcı haklıydı,teras kapalıydı,kapısının önündeyken biri arkadan bağırdı,4:30 gibi açılır diye,sağolsun:)


Tıpış Tıpış indik,soldaki gençlere aşk olsun hiç de kapalı olduğunu söylemediniz diye serzenişte bulunduk:) Biz söyleyince,daha çok soru soruyorlar,niye kapalı falan filan diye dediler.Ki haklılar,her gelen geçene o sıcakta aynı cevap verilir mi? Ben de sıkılırdım şahsen.

Bekleme vaktini,Kapalı Çarşı'da turlayıp,Beyazıt'dan Çemberlitaş'a yürüyerek geçirdik,eski üniversite anılarım canlandı gözümde:)


Geri döndüğümüzde,4:30 civarı hemen bekçiyi girişte karşıladık:) Sanki biraz sitem eden çaycıdan laf işittik,sırf biz değil,oraya çıkıp,orda atlayıp zıplayanlar için de yedik;hatta herkes uzaktan geldiğini söylediği için,bize inanmadı!

Kapı görevlisi tonton amca,şikayet ediyordu atlayanlar için,çok eski olduğu için çökebilirmiş diye.


Manzara muhteşem,rüzgar mis.Kalabalık o biçim.Resmen fotoğraf çekilmek için sıra var!!!Benzer pozlar,herkes sanki Ist'a doğru atlarken uçuyor ya da yoga yapıyor:)






İşte o meşhur nokta:)



Han'a giriş.Gördüğünüz gibi için gayet terk edilmiş,ihmal edilmiş.Küçük iş hanları,imalathaneler var.İçindeki insanların pek sempatik olduğunu söyleyemem,zira verilen selamı bile kâle almadılar.Geçerken "aman sanki ne var burda da geldiniz" gibi bakıyorlar:)Sanki rahatsızlık vermişiz gibi hissettim açıkcası.

Gitmek isterseniz,Mahmutpaşa,Çakmakçılar Yokuşu'nda.Ve evet tonton amca,girişe 1 lira alıyor adambaşı,sırf kapıyı açtığı için...Paranın nereye gittiği belli değil ama helal olsun,ne diyim.Çünkü Belediye baksın,orayı turistik bir cevhere çevirsin demek gelmiyor içimden.Çay bahçesine dönüp de,kalabalıklaştığını düşünmek bile beni geriyor doğrusu.Umarım toplanan 1 liralar iyi bir şeye vesile oluyordur.Meşhur bir işletmenin eline geçip de onları zengin edeceğine,tonton amcama gitsin daha iyi.Yanlış hatırlamıyorsam yövmiye de alıyor tonton amca.

17.yy'dan beri ayakta duran,yorgun Istanbul'a tepeden bakan BVH'nın kıymetinin bilinmesini dilerim,lütfen çatıda dikkatli olun...Sevgiyle kalın❤️ Cihannümâ yerleri sevenler pişman olmayacaktır.❤️







20 July, 2016

Okudum,bitirdim❤️



Kankican'ın hediyesi bu kitap.Canımın içine yazdığı kendi kadar güzel.Kankim almasaydı bu kitabı,ben gidip almazdım belki ama okuduğuma pişman değilim.Canan Tan'ı daha önce Yüreğim Seni Çok Sevdi de tanımıştım.Ondan sonra da nedense hiç okuma gereği duymadım.

Bu kitaba başladığımda,Mimoza'nın geçirdiği kaza sonucu hapse girmesinden ben tamamen farklı bir gelişme ve sonuç uydurmuştum kafamda 2-3 sayfa okuduktan sonra:) Bence,Mimoza ölümüne sebep verdiği kadın ve çocuğundan sorumlu olmayacak,cinayete kurban gitmiş garibanların suçu Mimoza'ya atılmış olacak,Mimoza ve hapis arkadaşları (bu arada hepsinin hikayesini öğrenecektik),bu cinayeti çözümleyecekti...Arkadaşları sayesinde Mimoza bir insanın kafasını koparacak kadar (o yağmurda)hızla araba kullanmadığını fark edecekti...Töre cinayetiydi bu tamamen,Mimoza sadece yanlış zamanda yanlış yerden geçiyordu...

Nice kadının neden hapse girdiğini,erkeklerin ne kadar iğrenç varlıklar olabileceğini,işlenen her cinayetin,suçun sebebinin bir erkek olduğunu görüyoruz bu kitapta ne acıdır ki...

Bu kitabı yazarken çok araştırmış Canan Tan,yazılanların hepsine inanası geliyor insanın...Akıyor,okutuyor...Zaten 200 sayfalık,koca yazılı bir kitap...Bir günde biter.

Allah güzel insanlar çıkarsın herkesin karşısına...İyi günler hepimize...

19 July, 2016

Okudum,bitirdim...



Bugünlerde tek yapmak istediğim sadece okumak...Ayrımcılığa,tahammülsüzlüğe,acılara,katı kalpliliğe ancak böyle dayanıyorum.Bu hayat çok fazla geliyor bana,nefes alamıyorum bazen.Sonra masmavi gökyüzünü,pır pır eden beyaz kelebekleri,yeni doğan bebişi görünce içime bir umut doluyor yeniden,muhtemelen yakın zamanda sönmek üzere...

Orhan Kemal severmisiniz?Ben ortaokulda "bir filiz vardı" ile tanışmıştım kendisi ile...Bu ikisi gibi onu da bir solukta okumuştum.Beni bilirsiniz Türk filmlerini severim,o tatda kitapları bir solukta okurum.Bu ikisi çok uzundur kitaplığımdaydı,bitirebildiğim için çok mutluyum.Hanımın Çiftliği filmini bir Türkan Sultan hayranı olarak zevkle izlemiştim,sanırım filmde bayağı değişiklikler yapılmış ya da atlanmış.Kitabı sanki film-tiyatro izlermiş hissine kapılarak okudum.O kadar dialog içinde ben de Çukurova'da idim,ben de Güllü idim sanki.Cemşir'den,Recep'ten tiksindim...

Kitap,iki cilt olunca fazla tekrara yer veriyor.Öyleki Muzaffer'in uçkur düşkünlüğünden,Zaloğlu'nun bıyığından ve pısırıklığından gına gelebiliyor ama neyseki Türkiye durumları,politikası,ağalar,köylüler,Güllü'nün görmemişliği devam ettirip,çarçabuk bitirtiyor kitabı...

Kaçak adlı eserini de arıyorum bu seriyi bitirmek adına,şimdilik bulamadık baktığımız yerlerde.Bir gün karşıma çıkar diye umarak,bu dileğimi buraya bırakıyorum.


Elif Şafak...Araf'ı okuduğumdan beridir hep bir yeri var içimde.Hani her yazdığı kitabı okumak istiyorum.Babacımın hediyesi idi...Yazı dilini,eski kelimeleri kullanmasını çok seviyorum Şafak'ın ve şimdiye dek tüm okuduklarımı zevkle okudum bu da dahil.Peri'de kendimden parçalar buldum diyordum neredeyse sonuna gelene dek ama ben Peri'nin yaptığını yapmazdım,o kadar yüreksiz değilim! Birbirinden farklı üç kadın,Türkiye halleri,aşk ve Tanrı bu kitabın konusu.Aşk'la Rumi'yi sevenler,öğrenenler Tanrı'yı sorgulamaya başlayabilir daha yüksek sesle belki...Yaz kitabı,çarçabuk biten.Belki sevdiğim her yazarın illa her çıkanını okumalıyım takıntımdan kurulup yeni yazarlara kucak açmalıyım.

Bol okumalı günler❤️

15 July, 2016

FUF❤️ Teşekkür Cuma'sı #108

Günaydın ÇS severler.Umarım harika bir Cuma'ya başladınız.Ben dün akşam 6:30'da koskoca bir makarnayı yedikten sonra attım kendimi yatağa.Size de olur mu bilmiyorum ama bazı insanlardan sonra gözlerimi açamıyorum ben.Nasıl çekildiyse enerjim,hala kendimi toparlayamadım ruhen...Böyle günlerde,sorumluluğum olmamasına çok müteşekkirim.Anne olsam nasıl vurur kafayı kendimi odaya kitlerdim gönül rahatlığı ile...

Bunun dışında,sağlığa,sevdiklerime...


Peri'nin ve annemin dg hediyesi kolyelerime...


Serap'ımla keyifli çay saatlerine...Arya'nın gelişine çok az kaldı...



İş arkadaşıma olmayan pijamalarını,düşünüp de bana vermesine...Paylaşmak güzel,cömert insanları seviyorum❤️❤️❤️


Tren saatleri,rota değişikliğinden haberdar edene...



Kapının önüne gelen dondurmacılara...En sevdiğim hep "bubblegum" :)


Tabii ki Fred'imin güzelliğine:)


Ve zevkle takip ettiğim bu sayfaya..." Oturup da değerli,Tanrısal enerjimi,bende bulduğun kusurlarımı açıklamak ve onlardan utanmak için harcamayacağım" 

Hepinize süper bir haftasonu diliyorum❤️❤️❤️

10 July, 2016

Okudum,bitirdim...Mücella❤️



Istanbul'a gittiğimde annemin başucunda buldum bu kitabı,teyzemden ödünç almış...Teyzem önerince merak ettim,kitaplarım olmasına rağmen,oradayken hemen okur bitiririm diye ödünç aldım.Deniz kenarında rahat okunan kitaplar şart benim için...


Nazan Bekiroğlu'nu Nar Ağacı ile çok sevmiştim.Kendisini hiç görmediğimden,Google'a sordum...Ne kadar güzel bir kadın,tarzına,duruşuna,renklerine bayıldım ben.Trabzonlu bir de:)


Mücella-ışık saçan demekmiş dedi teyzem.Ana karakterimizle hiç alakası yok gibi.Yeni Cumhuriyet'in içinde büyüyen Mücella'nın kendisini annesine adamış hayatı.

Nice hayaller kurmuş annesi Mücella için,dul olduğundan,laf gelmesin diye kızını okuldan almış,genç yaşında çeyizini  işlemeye başlamış Mücella.

Yıllar geçtikçe annesi ile küçük mahallesinde,annesine bir nevi esir olduğunu,Mücella'nın artık bu duruma teslim olup yaşamaya devam ettiğini görüyoruz.Mücella için kurulan hayalleri,Mücella'nın kurduğu hayalleri başkaları yaşıyor.Mücella aşk ile tanışmıyor.

Arka planda Türkiye dönemi,nohut kahveleri,sıcacık iç içe bir mahalle,zamanla küçük evleri yıkmak isteyen mütahitler vs...


Okurken üzülmedim desem yalan olur.Hele ki babanın okumasında yapılanlar,annenin cenazesi beni eskilere götürmedi değil.Hani dedemin okumasında alınan şekerler,kalabalık.Ben küçükken Emirgan da bu şekildi...

Mücella'nın bizim ailenin bir çok kadınına dokunduğunu düşündüm okurken.Mücella kadar olmasa da,ailemin bir çok kadınında o adanmışlığı,teslimiyeti görüyorum ne yazık ki.

Eskiden bazı şeyleri değiştirmek için çok büyük laflar ederdim,yaş aldıkça sanki değiştiremeyenleri daha iyi anlıyor gibiyim...Kimseyi,kimsenin hayatına girmeden anlayamayız...


Bu kadar çok foto koymamın sebebi ise,içinde ben olan fotoları Peri'min çekmiş olması.Malum,her kitaba bir foto şart,Peri ile oyalanmak için ona bu aktiviteyi sundum.Zaten küçüklüğünden beri makinam elinde.Canonumu O'na hediye edeceğim biraz daha büyüyünce.Annemin kiliminde kalbim kaldı ama getirmedim.Radyom da yıllar önce,babamın hediyesi.Bir de dedemin iş yerinden siyah telefonum,bir kaç bakırım var getiremediğim...Hoş bazı şeylerim de orda kalsın istiyorum,ne de olsa bir parça hep orda...Fotoğraflar İPhone 6s+ ile çekildi yine ve editlenmedi annemin evinin renkleri olduğu gibi çıksın diye...


Bunlar da Peri'nin yanında getirdikleri.Ordayken,babam ne iş yapar,küçük bayan yardımsever ve gergedanlar krep yemez'i çok büyük zevkle okudum Peri'me...Çocuk kitabı yazmanın hayali içimden geçmedi değil;)

Son olarak Mücella'yı okurken,Peri'min okumaya başladığını fark  ettim.Kumsalda okurken,Mücella kim diye sordu:) Bazı yerlerini bana oku dedi,kimi yerini kendi okudu...O yüzden Mücella bizim için çok özel kalıcak...

Velhasıl dostlar,paylaşmasam olmazdı.Elinize geçerse okuyun,geçmezse büyük bir eksiklik değil.Hepinize dinlendiren bir Pazar diliyorum,iyi,bereketli haftalar❤️❤️❤️